Sözleşmeli Tarım’ın Artıları

Tarım sektöründe en yaygın sorunlardan birisi fiyatların belirsizliğidir. Hem girdi tarafında hem de ürünlerin satışı noktasında belirsiz olan fiyatlar üreticileri zora sokmaktadır. Özellikle pandemi döneminde yaşanan belirsizliklerle birlikte çözüm arayışı noktasında sözleşmeli tarımın ön plana çıkmasını sağladı. Modeli en basit şekilde tanımlamak gerekirse; çiftçi ve sanayici arasında imzalanan bir anlaşma ile alım garantisi ve belirli bir satın alma fiyatının olduğu yapıdır. 

Bu model gerek ülkemizde gerekse dünyada uygulanan bir modeldir. Ülkemizde sözleşmeli tarım konuda öncü olarak şeker pancarı üretimini gösterebiliriz. Alpulu ve Uşak Şeker Fabrikası’nın açıldığı 1926 yılından bu yana şeker pancarı üretimi sözleşmeli üretim çerçevesinde yapılıyor. Çiftçi pancarı üretiyor ve sözleşme yaptığı fabrikaya teslim ediyor. Şeker Yasasının yürürlüğe girdiği 2001 yılından bu yana belirlenen kotalar çerçevesinde üretim yapılıyor. Hem özel sektör hem de kamuya ait fabrikalar bu çerçevede üreticiye bazı girdileri temin ediyor, avans ödüyor, çiftçi ürettiği pancarı teslim edince borcu düşüldükten sonra çiftçiye ödeme yapılıyor. Pancar alım fiyatını devlet açıklıyor.

Bunun yanı sıra kanatlı sektörü içinde de oldukça yaygın bir üretim modelidir. Tavuk yetiştiricileri ve büyük üretim firmaları birbirleriyle sözleşme çerçevesinde yaygın biçimde çalışmaktadır. Sözleşme çerçevesinde, yetiştiricilere civciv, yem, aşı ve ilaç gibi ana ürünler veriliyor. Yetiştirici aldığı girdilerle uygun koşullarda, belirlenen sürede civcivleri büyüttükten sonra, kesime gelen civcivler firma tarafından satın alınıyor. Sözleşme çerçevesinde firma tarafından, yetiştiriciye kilo başına veya belirlenen kriterlere göre bir ödeme yapılıyor.

Sözleşmeli üretimin en yaygın olduğu alanlardan birisi de salçalık domates yetiştiriciliğidir. Fakat burada son dönemde bazı sıkıntılar yaşanmaktadır. Sözleşmeler çiğnenmekte ve fiyat oldukça belirleyici bir konumda bulunmaktadır. Bu konudaki sıkıntılar ilerleyen bölümde işlenecektir. 

Bütün bunların yanı sıra tütün üretimi de sözleşmeli olarak yürütülen bir diğer tarımsal üründür. Fakat burada bir zaruret mevcuttur. Çünkü bu sözleşmeli tarım kültürü piyasaya 9 Ocak 2002’de çıkan tütün yasası nedeniyle girmiştir. Bu noktada özellikle geçtiğimiz dönemde sözleşmesiz yani kaçak üretim yapan çiftçilerin itirazları görülmektedir. Bu çiftçilerin bu üretimi bu şekilde yürütmesinin nedeni ise sigara firmalarıyla anlaşmaması sebebiyle yaşanmaktadır. Günümüzde sigara firmalarının anlaşma sağlamadığı tütün üreticilerinin tütün üretimi bahsi geçen yasa ile yasaklandığından sorunlar çıkmaktadır.

Endüstriyel hammadde pazarında bir diğer sözleşmeli üretimin yapıldığı alan ise hem yağ hem de enerji endüstrisinde kullanılmakta olan kanola-aspir gibi yağlı tohumlardır. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararı ile 1 Ocak 2008 itibariyle motorinde binde 5 oranında biyodizelin harmanlanması zorunlu hale getirildikten sonra biyodizel üreticileri üretim için çiftçilerle sözleşme imzalamaya yöneldi. Yasa gereği biyodizel yalnızca yerli hammadde ile üretebilir. Bu çerçevede enerji üreten firmalar hammadde temini için üreticilerle kanola, aspir gibi ürünlerde sözleşmeli olarak çalışmaktadır. Burada çok fazla sorun çıkmamaktadır. Zira enerji piyasası kendi ürününü fiyatlama bağımsızlığına sahip olduğu için, üretici bu anlaşmadan memnun kalabilmektedir.

Son dönemde sözleşmeli tarımsal üretimin bir diğer yaygınlaşma noktası ise zincir marketler karşımıza çıkıyor. Zincir marketlerin sözleşmeli üretime yönelmesinin temelinde de hal sisteminin sorunlu yapısından kaynaklanıyor. Bir diğer etken ise daha sürdürülebilir ve sistematik bir şekilde bu ürünlere erişme isteğidir. Marketler bu yolla üreticiden doğrudan ürün aldıklarından fiyat konusunda sıkıntı yaşamamaktadır. Ayrıca yaptıkları bu uygulamayı bir adım ileriye taşıyan bazı zincir marketler iyi tarım uygulamalarının yaygınlaşmasını da bu yolla finanse etmektedirler. Zincir marketlerin, sözleşmeli tarım modeline yönelmesi çiftçi için fayda sağlayan bir model olarak karşımızda duruyor. Çiftçi için daha öngörülebilir ve sürdürülebilir üretime giden yolu açıyor. Tüketicin ise sağlıklı gıdayı daha daha adil fiyatlara erişmesini sağlıyor.

Sözleşmeli Üretimin Sorunları 

Geçtiğimiz üretim yıllarında çiftçiler ve sanayiciler arasında 55 kuruş ile 70-80 kuruş bandında anlaşma sağlandı. İlgili üretim yılında verimin öngörülenden yüksek olmasıyla birlikte domatesin tarla çıkış fiyatı kilogram başına 30-35 kuruş bandına düştü. Bazı sanayiciler bu durumu bir fırsata çevirerek daha düşük kilogram fiyatlarıyla temin yoluna yöneldiler. Olmaması gereken bu durum sebebiyle kilogramı 45 kuruşa mal olan ve sözleşmesi olan çiftçiler ortada kaldılar.

Bunun bir benzeri durumda patates cipsi üreticisi firma ve sözleşme imzaladığı çiftçiler arasında yaşandı. Üretim yılında verim beklenenin altında gerçekleşti. Verimin düşük olması ve çiftçinin ürettiği patatesin piyasada daha yüksek fiyatlanmasına neden oldu. Çiftçi ürettiği patatesi piyasaya vererek daha fazla kazanç elde etmek için imzaladığı sözleşmeyi çiğnedi. Bu durum o yıl patates cipsi üreticisini zora soktu.

Sözleşmeli tarım artıları olmakla birlikte sorunları olan bir model olarak karşımızda duruyor. Bu sorunların en başında da sözleşmelerin bozulmasının caydırıcı yaptırımlarının olmaması geliyor. Bu sorunları çözmesi gereken, Tarım ve Orman Bakanlığı ise maalesef sürecin içerisinde aktif rol almadığını görüyoruz. Yasal süreçlerini ve regülasyon sorunlarını çözmek için taraflar ile görüşerek sağlıklı bir model oluşturulması için bakanlığın daha aktif bir şekilde rol alması gerekiyor.

Sözleşmeli Üretim Modelindeki Fırsatlar 

Yazının başında da belirttiğimiz gibi bu sözleşmeli üretim modeli üreticiye fayda sağlayan bir model olarak karşımıza çıkıyor. Zira sözleşmeli tarım modelinde üretici, o üretim yılında elde ettiği ürünü kaça satacağını biliyor. Bu durumda öngörülebilir bir tarımsal üretim için en hayati noktayı oluşturuyor.

Sözleşmeli tarım, horeka grubu işletmeler için değerli bir çözüm modeli olarak önümüzde duruyor. Türkiye gibi enflasyonun yüksek seyir halinde olduğu ülkelerde tedarikte öngörülebilirliğin sağlanması açısından fayda sağlar.

Ülkemizde çiftçilerimizin finansal okur yazarlığı oldukça zayıf bu yüzden dalgalanmalar, fiyatlardaki oynamalar, çiftçimizi çok fazla etki ediyor. Yapacağı üretim miktarını bilen ve bunun satış fiyatını öngören çiftçinin girdi maliyetlerini erken ayarlayarak olası dalgalanmalardan kendini koruma ihtimali artıyor. Güvenli üretim sürdürülebilirliği de beraberinde getiriyor. Bu yüzden sözleşmeli tarımda var olan sorunların hızlı bir şekilde çözülmesi gerekiyor. Tabii sorunların çözümleri üzerinde mesai harcanırken, sözleşmeli tarımın yaygınlaşması içinde ciddi bir mesai harcamamız gerekiyor.


Yasal Uyarı

Bu yazı, Kibele Projekt ekibi tarafından kaleme alınmıştır. Yazı yayına hazırlanırken güncel kaynaklardan faydalanılmıştır. Yazıda ifade edilen görüşlerin bir kısmı veya tamamı Kibele Projekt’in kurumsal görüşlerini yansıtmayabilir.